Cenk Tezcan, 20 Temmuz 2015
Üç boyutlu yazıcılar ile başlayan, üretim tekniklerini ve alışkanlıklarını kökünden değiştirecek yıkıcı yenilikler ve son dekatta iş dünyasının radarına ciddi bir şekilde giren; paylaşım ekonomisi, ortak akıl, yeni kapitalizm gibi kavramlar, önümüzdeki on senede yaşamımızda ve davranış/düşünme tarzımızda önemli değişiklikler olacağının sinyallerini vermektedir.
Ulaşım alışkanlıkları ve trafik kullanımı, beklenen değişikliklerin günlük hayatımızda en dramatik olarak hissedileceği konulardan birini oluşturmaktadır. Kişisel ulaşım araçlarının üretim sayılarının özellikle gelişmiş ülkelerde tavan seviyesine ulaşması, trafikte tahammülün ötesinde uzun bekleme süreleri, sebep olunan çevre kirliliği, kazalarda yitirilen binlerce can ve yüksek sahip olma maliyetleri; önümüzdeki on senede bugünkü alışkanlıkların sürdürülemez olacağı ve yeni çözümler getirilmesi konusunda uzmanları uyarmaktadır.
Araç trafiği dünyanın hemen her yerinde sarsıcı bir şekilde artarken, 2000’li senelerin başlarında dünyayı etkileyen global ekonomik çöküş, yaşanan dijital devrim ve şehir yaşam biçimlerindeki derin değişiklikler; alternatif ulaşım girişimlerinin hayatımıza girmesine sebep oldu. Bir taraftan; Uber, Zipcar, Blablacar, Lyft gibi girişimler mevcut araçların bir paylaşım modeli üzerinden daha verimli kullanılması üzerine odaklanırken, diğer taraftan elektrikli araçların ve hatta sürücüsüz araçların üretilmeye başlanması, yakın gelecekte ulaşımda ciddi değişiklikler yaşayacağımızın habercisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bundan 10 sene sonra, araba sahibi olmak sadece koleksiyonculara veya hobi sahiplerine özgü bir lüks tüketim alışkanlığı haline gelebilir. Kişisel araç sahibi olmak; sahip olma maliyeti, finansman giderleri (kredili alımlarda), vergiler, sigortalar, bakım ve tamirat giderleri, park ve yıkama giderleri, yakıt giderleri ve uyulması gereken yüzlerce kural ve kanunla birlikte geçmişin bir alışkanlığı olarak kalabilir. Yakın gelecekte, tüm bu yükümlülüklerden kurtulabileceğimiz yeni seçeneklerimiz olacak.
Tarih boyunca tanınmış insanların, zenginlerin malikaneleri, lüks arabaları, taktıkları mücevherler, kısacası sahip oldukları; gücün, ihtişamın ve büyüklüğün simgeleri olarak lanse edilmiştir. Diğer taraftan, sahip olunan bu –fazladan- mal/mülk çok sınırlı kullanılmaktadır. Fiyatları oldukca yüksek olan yazlık evlerin kullanım süreleri yılda 1-2 haftayı geçmemektedir.
Y kuşağını oluşturan bugünün genç insanları, sahip olma konusunda farklı düşünmektedir. Tabii ki sahip olma dürtüsü hemen ortadan kalkmayacaktır ama çok uzak olmayan bir zaman dilimi içinde sahip olmanın yerine yeni alternatifler hayatımıza girecektir.
Günümüzde araba sahibi olmamızın nedeni bir yere gitme ihtiyacıdır. Türkiye’de araç sahibi olan 18 Milyonu aşkın kişi (TUİK), senede 300 saatten fazlasını trafikte geçirmektedir. İstanbul gibi metropollerde bu süre 438 saate (günde ortalama 72 dakika) kadar çıkabilmekte (Yandex), sadece İstanbul’da trafiği çözmek için harcanan tutar ise 6 Milyar TL’yi aşmaktadır. Trafikte geçirilen zamanın çoğu işe gidiş-gelişte harcanmaktadır.
Gelecekte teknolojinin de sağladığı imkanlarla sanal veya fiziksel olarak bir yerde tam zamanında bulunmak önem kazanacaktır. Şayet arabada geçirdiğimiz verimsiz 72 dakikayı harcamak zorunda olmasaydık, o süreyi daha verimli nasıl kullanırdık ?
Bundan 10 sene sonra, akıllı telefonunuzdan ayarlayacağınız sürücüsüz bir arabanın kapınızın önünden tam zamanında sizi alıp, işe, okula, alışverişe götürdüğünü düşünün. Uber gibi şirketler bu hizmeti bugün de veriyor ama bir de sürücü gideri olmadığını düşünün ! Lux Research şirketinin araştırmasına göre 2030 senesinde sürücüsüz araç pazarının hacmi 87 Milyar Amerikan Dolarını bulacak.
Teknoloji gelişimini tamamladıktan sonra, “Çağır-Gelsin” araba filoları özellikle büyük metropollerde popularite kazanacak. Bu noktada araba üreticileri iş modellerini değiştirmek zorunda kalacaklar ve kişisel satışlar yerine filo yöneticilerine 10,000 araçlık anlaşmalar yapmak durumunda kalacaklar. Çoklu alımlar nedeniyle araba fiyatları oldukca düşecek. Daha çok araba satmak yerine, satılan arabanın yaptığı mil üzerinden ücretlendirmeye doğru bir dönüşüm gözlemleyeceğiz. Doğal olarak da araba üreticileri, daha dayanıklı, az bozulan, 2 Milyon km yapabilen arabalar tasarımlamaya başlayacaklar. Operasyonel verimlilik ve tamir kayıtları en önemli ölçüm kriterleri olacak. Büyük ihtimalle geleceğin araba üreticileri, bugünün geleneksel araba üreticilerinden farklı olacak, Google’un sürücüsüz araba, Tesla’nın elektrikli araba üretmesi gibi…
Çoğu tüketici araba sahibi olmayacağından, arabanın markası, stili, rengi gibi özellikler daha az önemli olacak. Taksiler, servisler, kasko firmaları ve kreditörler bu gelişmelerden olumsuz etkilenecekler. Ortalıkta akıllı arabalar olacağından daha az trafik polisine, daha az hakim ve avukata ihtiyaç duyacağız. Park yeri ihtiyacımız azalacağından yolları daha verimli kullanacağız.
Kanun koyucular, milyonlarca kişisel sürücüyle uğraşmak yerine onlarla sınırlı büyük sürücüsüz araç filosuyla ilgileneceklerinden, konuyla ilgili mevzuat ve kanunlar tahmin edilenden çok daha hızlı ilerleme gösterecek. Gürültü ve hava kirliliği, alkollü araç kullanımı, ölümlü ve ciddi yaralanmalı trafik kazaları tarihe karışacak.
Şehir planlamacıları tamamen sürücüsüz araçlara yönelik, çok değişik standartlar gerektiren yeni yollar ve altyapı çalışmaları yapacak. Çoğu tüketici, arabada geçirdiği zamanı daha verimli kullanacağından ve bir çok maliyetten kurtulacağından bu gelişmeleri memnuniyetle karşılayacak.
Bunun yanısıra, bu büyük değişim sırasında tersliklerin, zorlukların yaşanması da kaçınılmaz. Terör amaçlı olarak sistemin hacklenip, suni kazalar oluşturulması, araçların uzaktan terör amaçlı kullanımı, şöför ve taksicilerin işlerini kaybetmesi bu olumsuzlukların sadece bir kaçı… Diğer yandan sağlayacağı faydalar, gelişimin ve değişimin önündeki engelleri ortadan kaldıracak güçte görünmektedir.
Sanırım çok uzak olmayan bir gelecekte arabaların statü sembolü olarak kullanılması ve çocukların babalarının arabalarını aşırması pek mümkün olmayacak…
Araç trafiği dünyanın hemen her yerinde sarsıcı bir şekilde artarken, 2000’li senelerin başlarında dünyayı etkileyen global ekonomik çöküş, yaşanan dijital devrim ve şehir yaşam biçimlerindeki derin değişiklikler; alternatif ulaşım girişimlerinin hayatımıza girmesine sebep oldu. Bir taraftan; Uber, Zipcar, Blablacar, Lyft gibi girişimler mevcut araçların bir paylaşım modeli üzerinden daha verimli kullanılması üzerine odaklanırken, diğer taraftan elektrikli araçların ve hatta sürücüsüz araçların üretilmeye başlanması, yakın gelecekte ulaşımda ciddi değişiklikler yaşayacağımızın habercisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bundan 10 sene sonra, araba sahibi olmak sadece koleksiyonculara veya hobi sahiplerine özgü bir lüks tüketim alışkanlığı haline gelebilir. Kişisel araç sahibi olmak; sahip olma maliyeti, finansman giderleri (kredili alımlarda), vergiler, sigortalar, bakım ve tamirat giderleri, park ve yıkama giderleri, yakıt giderleri ve uyulması gereken yüzlerce kural ve kanunla birlikte geçmişin bir alışkanlığı olarak kalabilir. Yakın gelecekte, tüm bu yükümlülüklerden kurtulabileceğimiz yeni seçeneklerimiz olacak.
Tarih boyunca tanınmış insanların, zenginlerin malikaneleri, lüks arabaları, taktıkları mücevherler, kısacası sahip oldukları; gücün, ihtişamın ve büyüklüğün simgeleri olarak lanse edilmiştir. Diğer taraftan, sahip olunan bu –fazladan- mal/mülk çok sınırlı kullanılmaktadır. Fiyatları oldukca yüksek olan yazlık evlerin kullanım süreleri yılda 1-2 haftayı geçmemektedir.
Y kuşağını oluşturan bugünün genç insanları, sahip olma konusunda farklı düşünmektedir. Tabii ki sahip olma dürtüsü hemen ortadan kalkmayacaktır ama çok uzak olmayan bir zaman dilimi içinde sahip olmanın yerine yeni alternatifler hayatımıza girecektir.
Günümüzde araba sahibi olmamızın nedeni bir yere gitme ihtiyacıdır. Türkiye’de araç sahibi olan 18 Milyonu aşkın kişi (TUİK), senede 300 saatten fazlasını trafikte geçirmektedir. İstanbul gibi metropollerde bu süre 438 saate (günde ortalama 72 dakika) kadar çıkabilmekte (Yandex), sadece İstanbul’da trafiği çözmek için harcanan tutar ise 6 Milyar TL’yi aşmaktadır. Trafikte geçirilen zamanın çoğu işe gidiş-gelişte harcanmaktadır.
Gelecekte teknolojinin de sağladığı imkanlarla sanal veya fiziksel olarak bir yerde tam zamanında bulunmak önem kazanacaktır. Şayet arabada geçirdiğimiz verimsiz 72 dakikayı harcamak zorunda olmasaydık, o süreyi daha verimli nasıl kullanırdık ?
Bundan 10 sene sonra, akıllı telefonunuzdan ayarlayacağınız sürücüsüz bir arabanın kapınızın önünden tam zamanında sizi alıp, işe, okula, alışverişe götürdüğünü düşünün. Uber gibi şirketler bu hizmeti bugün de veriyor ama bir de sürücü gideri olmadığını düşünün ! Lux Research şirketinin araştırmasına göre 2030 senesinde sürücüsüz araç pazarının hacmi 87 Milyar Amerikan Dolarını bulacak.
Teknoloji gelişimini tamamladıktan sonra, “Çağır-Gelsin” araba filoları özellikle büyük metropollerde popularite kazanacak. Bu noktada araba üreticileri iş modellerini değiştirmek zorunda kalacaklar ve kişisel satışlar yerine filo yöneticilerine 10,000 araçlık anlaşmalar yapmak durumunda kalacaklar. Çoklu alımlar nedeniyle araba fiyatları oldukca düşecek. Daha çok araba satmak yerine, satılan arabanın yaptığı mil üzerinden ücretlendirmeye doğru bir dönüşüm gözlemleyeceğiz. Doğal olarak da araba üreticileri, daha dayanıklı, az bozulan, 2 Milyon km yapabilen arabalar tasarımlamaya başlayacaklar. Operasyonel verimlilik ve tamir kayıtları en önemli ölçüm kriterleri olacak. Büyük ihtimalle geleceğin araba üreticileri, bugünün geleneksel araba üreticilerinden farklı olacak, Google’un sürücüsüz araba, Tesla’nın elektrikli araba üretmesi gibi…
Çoğu tüketici araba sahibi olmayacağından, arabanın markası, stili, rengi gibi özellikler daha az önemli olacak. Taksiler, servisler, kasko firmaları ve kreditörler bu gelişmelerden olumsuz etkilenecekler. Ortalıkta akıllı arabalar olacağından daha az trafik polisine, daha az hakim ve avukata ihtiyaç duyacağız. Park yeri ihtiyacımız azalacağından yolları daha verimli kullanacağız.
Kanun koyucular, milyonlarca kişisel sürücüyle uğraşmak yerine onlarla sınırlı büyük sürücüsüz araç filosuyla ilgileneceklerinden, konuyla ilgili mevzuat ve kanunlar tahmin edilenden çok daha hızlı ilerleme gösterecek. Gürültü ve hava kirliliği, alkollü araç kullanımı, ölümlü ve ciddi yaralanmalı trafik kazaları tarihe karışacak.
Şehir planlamacıları tamamen sürücüsüz araçlara yönelik, çok değişik standartlar gerektiren yeni yollar ve altyapı çalışmaları yapacak. Çoğu tüketici, arabada geçirdiği zamanı daha verimli kullanacağından ve bir çok maliyetten kurtulacağından bu gelişmeleri memnuniyetle karşılayacak.
Bunun yanısıra, bu büyük değişim sırasında tersliklerin, zorlukların yaşanması da kaçınılmaz. Terör amaçlı olarak sistemin hacklenip, suni kazalar oluşturulması, araçların uzaktan terör amaçlı kullanımı, şöför ve taksicilerin işlerini kaybetmesi bu olumsuzlukların sadece bir kaçı… Diğer yandan sağlayacağı faydalar, gelişimin ve değişimin önündeki engelleri ortadan kaldıracak güçte görünmektedir.
Sanırım çok uzak olmayan bir gelecekte arabaların statü sembolü olarak kullanılması ve çocukların babalarının arabalarını aşırması pek mümkün olmayacak…